Biz cefâkeş âşık-ı sâdıklarız kalb-i rakîk
Her hususta şer-i garrâdır bize rehber refîk
(Biz cefa çekmeye alışkın kalpleri nazik ve sadakat sahibi aşıklarız
Bize her hususta şeriat kaideleri yoldaş ve rehber olur)
Biz Hüseynî meşrebiz sermâyemiz sabr-ı cefâ
Çilekeş dervişleriz güçdür bize olmak vefîk
(Biz aynı zamanda Hz. Hüseyn meşrebindeyiz, bizim sermayemiz cefaya sabretmektir
Çile dolduran dervişleriz, bize kafa dengi olmak zordur.)
(Bu ilahiye bağlı olarak okunacak aynı şairin diğer bir şiiri)
Düştü evlâdın yatırdılar bî-ser yâ Alî
Zâr eder tâ Sidre’de Cibrîl-i şehber yâ Alî
(Evladın toprağa düştü ve onu başsız bir şekilde yatırdılar yere ey Ali!
Bu sebeple Sidre denen o yüce makamda uzun kanatlı Cebrail ağlamaktadır)
Görmemiş çeşm-i felek hiç böyle muhzin bir belâ
Seyreden gelmiş sanır hengâm-ı mahşer yâ Alî
(Dünyanın gözü böyle acı ve hazin bir bela görmemiştir
Öyle ki bu hali gören mahşer günü gelmiş zanneder ya Ali!)
Sanki bir gülzâr kesildi deşt-i hâk-i Kerbelâ
Hûn-i evlâdından açdı gonca güller yâ Alî
(Sanki bir gül bahçesi kesildi Kerbela çölünün toprağı
Senin evlatlarının kanından gonca güller açıldı ya Ali!)
Meşhedinden Zülfikâr’ı el uzat Tûbâ’dan al
Târ u mâr eyle bu kavmi hâke gel ser yâ Alî
(Mübarek kabrinden elini uzatıp yüce Tuba Ağacı’ndan Zülfikar adlı kılıcını indir
O yüce göklerden yeryüzüne gelip Hz. Hüseyn’in düşmanlarını tarumar eyle ya Ali!)
Bend-i kânından Nesîb’in nuhbe-i âmâlidir
Meşhedinde olsa can vermek müyesser yâ Alî
(Nesib’in bu uğurda kana boyanması en seçkin amel, en hayırlı iştir
Keşke senin mübarek kabrinde can vermek nasip olsa ya Ali!)